20240506

Kagıtlar’dan

Evrenin yetkin uru dünya.

Boşluktaki büyük küresel yaraya göre, kişinin iyileştirilemeyecek bir yarası olamaz gibi görünüyor bana. Onun için varoluş tarihindeki acılar insanın kendini, öznelliğini aşması için nesnel bir destek. Bu dışı derinden tanıma ile gerçekleşecek kurtuluş içselliğimizi de derinleştirirkeni bize özgürlük ve erinç duyumunu sunuyor. Artık, çirkef ilişkilerden, utku ve yenilgi ikileminden, her hamlede mat hevesinden, ele geçirme savaşımından vazgeçmek gerekir. Vazgeçilmiyorsa, geçilemiyorsa Üzünç Teyze gelir hep oturur içimizde. Şen ve özgür hayaletler olalım!

üzünç teyze: ece ayhan’ın “bakışsız bir kara kedi” şiirinden.

Nilgün Marmara, Kağıtlar, sf.149

Kagıtlar’dan

İç burukluğuyla, sonra bulunduğu yerden yükseliyor yavaşça, yeniden, belirsiz aynaya yöneliyor, yalnız uçuşun büyüsünde. Bu büyülü uçuş donuk toprağı imliyor, pek ender farklı fizizler veren bir toprağı. Filizler zor büyüyor çünkü su ve ışık yetersiz, yeterli olsa da büyümek olanaksız çünkü büyümke bilmek bir tek olanaksızlığı, yaşamın, ölümün, öncenin, sonranın. Geceler oluyor, her şey birbirine dönüşüyor, canlı cansıza cansız canlıya, ozanlar evleri basıyor bir yerde, bir başka yerde el ele tutuşup kuyulara atlıyorlar saydam sularla doldurulmuş. Sonra yine bir bulanıklık, bir bulanıklık… Bütün bunlar oluyor Ferda her gün, ince ince teğelleniyor bir yerlerime yaşam iğnesiyle, teğellerle donanıyorum yeni bir gece yeni bir gün için. Adlardan nefret ediyorum, kimliklerden… Çünkü ben kendimi kendime ve başkalarına ve her şeye öyle çok veriyorum ki (kendim için kendimden kendiliğimden)


Nilgün Marmara, Kağıtlar, sf.89