İç burukluğuyla, sonra bulunduğu yerden yükseliyor yavaşça, yeniden, belirsiz aynaya yöneliyor, yalnız uçuşun büyüsünde. Bu büyülü uçuş donuk toprağı imliyor, pek ender farklı fizizler veren bir toprağı. Filizler zor büyüyor çünkü su ve ışık yetersiz, yeterli olsa da büyümek olanaksız çünkü büyümke bilmek bir tek olanaksızlığı, yaşamın, ölümün, öncenin, sonranın. Geceler oluyor, her şey birbirine dönüşüyor, canlı cansıza cansız canlıya, ozanlar evleri basıyor bir yerde, bir başka yerde el ele tutuşup kuyulara atlıyorlar saydam sularla doldurulmuş. Sonra yine bir bulanıklık, bir bulanıklık… Bütün bunlar oluyor Ferda her gün, ince ince teğelleniyor bir yerlerime yaşam iğnesiyle, teğellerle donanıyorum yeni bir gece yeni bir gün için. Adlardan nefret ediyorum, kimliklerden… Çünkü ben kendimi kendime ve başkalarına ve her şeye öyle çok veriyorum ki (kendim için kendimden kendiliğimden)
Nilgün Marmara, Kağıtlar, sf.89